Merhaba sevgili Karadağ Haber okuyucuları. Bir zamandır Karadağ’da yaşayan bir dostunuz olarak bundan sonra kalemim el verdikçe sizlere buradan sesleneceğim. İlk köşe yazımın konusu olarak Türkiye’deki depremde yüzlerce kişinin ölümüne neden olan Coşkun Kardeşler adıyla bilinen Rönesans Rezidans’ın sahiplerini ele almak istiyorum. Ben bu kişilerle ilgili haberleri ilk kez Karadağ Haber’den okudum sonra ise Türkiye ulusal medyasından takip ettim.
Basından öğrendiğimize göre Rönesans Rezidans’ı inşaa edenler zamanında Karadağ’a gelip (buradaki Türklerin neredeyse tamamı gibi) şirket kurup oturum izni almışlar. Bir yandan da burada (Budva kentinde) yeni inşaatlar yapmışlar. Türkiye’deki binaları yıkılınca bir tanesi İstanbul’dan Karadağ’a kaçmak isterken yakalanmış. Diğeri ise hala Karadağ’daymış. Şimdi herkes Karadağ’daki kardeşlerinin de tutuklanıp Türkiye’ye iadesini bekliyor.
Hukuk alanına yıllarını vermiş bir dostunuz olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası hukuk ve bildiğim öğrendiğim kadarıyla da Karadağ Cumhuriyeti Devleti kanunları açısından konuyu yorumlayacağım müsaadenizle. Öncelikle, tutuklu yargılanma bir ceza değil, tedbirdir. Delillerin karartılması, kaçma şüphesi gibi olağanüstü hallerde uygulanır. Elbette bu kağıt üstünde böyle. Maalesef Türkiye’de önce savcının, sonra hakimin inisiyatifine, vicdanına kalmış durumda. Bir de tabi söz konusu olayın ne kadar medyatik olduğuna. Coşkun Kardeşler’den Karadağ’a kaçmak üzere yakalananı tutuklandı. Oysa delilleri karartma şüphesi yoktu, her şey ortada, inşaatın enkazı bile daha kaldırılmadı. Ancak havaalanında yakalandığı için yurtdışına kaçma şüphesi değil, doğrudan yurtdışına kaçma girişimi vardı. Ancak dosyaya bakan hakim her gün adli kontrol ya da ev hapsi tedbiriyle yine de tutuksuz yargılayabilirdi. Ama olay çok medyatik olduğu için ve serbest bırakılırsa sosyal medyada ve basında çok büyük tepki çekileceği için tutukladı.
Gelelim Karadağ’daki kardeşlerine. Karadağ Haber’de yayınlanan habere göre sadece Coşkun Kardeşler’den diğeri değil, kızları ve eşi de buradaymış. Onların Hatay’daki inşaatta ya da buradaki şirkette hissesi, payı, sorumluluğu var mı, varsa ne derece var bilmediğim için, ben sadece müteahhit olan diğer kardeşleri üzerinden yorum yapacağım.
Efendim, basında çıkan haberlere göre buradaki (Karadağ) şirketlerini 2017 yılında kurmuşlar. Yani 5 yılı geçmiş. Karadağ’da şirket kurma yoluyla alınan ilk oturum birer seneden 5 sene olduğuna göre, eğer kaçak duruma düşmediyse (ki sanmıyorum) yakın zamanda, belki de depremden önce ikinci 5 yıllık oturum izni için başvurmuş ve almış demektir. Bu da onu yasal olarak 5 yıl daha (2028’e kadar) Karadağ’da ikamet etme hakkı sahibi yapar.
Karadağ oturum izni sahibi (ID kart) olanlar, askerlik ve oy kullanma haricinde, Karadağ vatandaşlarının sahip oldukları her hakka sahiptir. Buna adil yargılanma hakkı da dahil. Yani Coşkun Biraderler’den burada yaşayanı Türkiye Devleti talep etti diye apar topar yakalanıp tutuklanıp uçağa bindirilip iade edilemez. Öncelikle Türkiye’de hakkında bir tutuklama kararı olması lazım ve bu tutuklama kararına göre Interpol ya da Europol tarafından kırmızı bülten çıkartılması lazım. Sonra ancak burada yakalanıp mahkemeye çıkartılır. Türkiye’de henüz haklarında açılmış bir dava bile yok, iddianame bile yazılmadı, davanın açılması, bilirkişi raporlarının hazırlanması, şahitlerin dinlenmesi derken Rönesans Rezidans ile ilgili Türkiye’deki dava yıllar sürer. İstinaf’a itirazı, Yargıtay’a itirazı derken, davanın sonuçlanması 4-5 yılı bulur. Burada çıkartıldığı mahkemede de, Türkiye’de henüz kesin olarak suçlu bulunmadığını, yani evrensel masumiyet ilkesinden faydalanır. Türkiye’de hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan, yani bir mahkumiyet olmadan Karadağ Devleti’nin kendisini Türkiye’ye iade etmesi uluslarası hukuk açısından mümkün değildir.
Elbette Karadağ Devleti ile Türkiye Devleti arasındaki siyasi ilişkiler çok sıkı. Ve konu deprem gibi çok trajedik bir konu. Bu yüzden belki hukuk askıya alınıp siyaset devreye girebilir. Elbette Karadağ’ın yaklaşan seçimleri de önemli. Yeni kurulacak hükümet Türkiye yanlısı mı olacak yoksa AB yanlısı mı? gibi dengeler çok önemli.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Esen kalın.